Koyun ve Keçilerde Bulaşıcı Agalaksi Hastalıgının Teşhis ve Tedavisi
Bulaşıcı agalaksi; koyun ve keçilerde M.agalactaie tarafından oluşturulan akut, subakut veya kronik seyirli, mastitis, keratokonjuktivitis, arthritisle karakterize edilen ve genellikle düşük etkeni olan bir hastalıktır. Kontakt agalaksi, Avrupa, Asya, Afrika ve genellikle Akdenize kıyısı olan ülkelerde görülmektedir. Koyun ve keçilerde bulaşıcı agalaksi hastalığı önce 1574 yılında İspanyada, daha sonra 1816 yılında İtalyada Metaxa tarafından tarif edilmiştir. Ancak etiyolojisi 1923 yılında Bridre ve Donatien’in izolasyon araştırmaları ile açıklığa kavuşmuştur. Yurdumuzda bu konuyla ilgili çeşitli araştırmacılar tarafından yayınlar yapılmıştır.
Hastalık ülkemizde süt kesen hastalığı olarak tanımlanmıştır. Bu hastalık süt üretiminde önemli kayıplara neden olmaktadır. Hastalığa koyun ve keçi yetiştiren, sağım, sağlık, bakım besleme, hijyen koşullarının iyi olmadığı işletmelerde yaygın olarak rastlanmaktadır. Mikroorganizma hasta hayvanların süt ve gözyaşı ile dışarı çıkar ve etrafa bulaşır. Hastalık sindirim sistemi yolu ile veya süt sağımcının elleriyle diğer hayvanlara bulaşır. Portörlerin hastalığın yayılmasında önemi fazladır. M.agalactiae ile deri altına enfekte edilen keçiler arasında bırakılan sağlıklı keçilerde ve sütleriyle etken saçan ağır mastitisli koyunlar arasındaki süt veren koyun ve kuzulara enfeksiyonun geçmediğini bildirmişlerdir. Ancak enfekte annelerin sütünü emen kuzulara enfeksiyonun bulaştığını ayrıca el ile sağım yapılan yerlerde enfeksiyonun bu yolla yayıldığını bildirmişlerdir.
Bu derlemede ülkemizde koyun ve keçi sürülerinde yaygın olarak gözlenen agalaksi hastalığının tanısı, klinik belirtileri ve konuyla ilgili çalışmalar hakkında son yıllarda yapılan çalışmalar hakkında bilgiler verilecektir.
Koyun ve Keçilerde Bulaşıcı Agalaksi Hastalığının Teşhisi
Hastalık ağızdan alındıktan sonra, bağırsağa ulaşır, bağırsaktan geçer ve kana karışarak erken septisemi oluşumuna neden olur. Yirmi dört saat sonra dalakta, pankreasta, karaciğerde ve beyinde bulunabilir. Beş gün sonra, mastitis, artritis (topallama), göz problemleri (konjunktivitis ve keratitis) ve gebe hayvanlarda yavru atmalara neden olur.
– Mastitis: Mycoplasma, glanduler epiteli yok ederek agalaksiye neden olur.
– Artritis: eklem kıkırdağını aşındırır, sinoviyel sıvıyı arttırır ve yangıya sebep olur.
– Oküler: konjunktivitis tipi yangı ya da keratitis (korneanın yangılanması) meydana gelir.
– Diğerleri: mycoplasma alınması gebeliğin sonuyla çakışırsa bazen yavru atmalar izlenebilir, ancak üreme organlarıyla spesifik bir tropizm bulunmamaktadır. Depresyon, anoreksi, 41-42 ºC’lik hipertermi görülür. Purulent, nokta tarzında keratitis sonucu görüş bozulur ve körlüğe neden olur. Topallama yangı nedeniyle oluşur. Eklemler kendiliğinden açılarak içinden fibrinöz eksüdat gelen fistül oluşumuna neden olur. Sütün görünümünde bozulma ile dikkat çeken bir mastitis şekillenir (sarı, yeşil sıvı bir kısımla, bekletildiğinde oluşan çökelti).
Bununla birlikte klinik tanımlamanın zor olduğu hastalığın bir formunda ise sekonder enfeksiyonların gelişmesi ile hayvan ölebilmektedir. Bu gibi durumlarda ölüm oranı %15-20’dir
Koyun ve Keçilerde Bulaşıcı Agalaksi Hastalığını Tedavi , Önlem ve Kontrol
Eğer zamanında sağaltıma başlanmazsa, memelerin körelmesi ve atrofi gözlerde körlük ve eklemlerde purulent artritisler meydana gelebilir. Hastalığın hafif seyrettiği durumlarda kendiliğinden iyileşmeler görülebilir. Ölüm oranı çok düşüktür. Bu hastalığın kontrol edilmesinde medikal tedavi yetersiz kalmaktadır, çünkü asemptomatik taşıyıcıların elimine edilmesi bu şekilde mümkün değildir.
Kullanılan antibiyotikler arasında tetrasiklinler, makrolidler, tiylosin, klindamisin ve kuinolonlar sayılabilir. İnfekte hayvanlar elimine edilmeli ve genç hayvanlar da doğumdan sonra annelerinden ayrılarak problemin eradike edilmesine çalışılmalıdır, çünkü problem doğumu takiben ilk birkaç gün içinde ortaya çıkmaktadır. Alternatif bir yol ise, 2 ayrı sürü tutmaktır, bunlardan biri hastalıktan ari olmalı ve diğeri taşıyıcı hayvanları içermelidir, ancak bu iki sürü arasında biyogüvenlik ölçütleri çok iyi seviyede olmak zorundadır.